Zavallı Isaac

The Binding of IsaacSiz bu satırları okuduğunuz sırada, oyun takviminin “fırtına öncesi sessizlik” dönemi sona ermek üzere ya da erdi bile. Yılın şu ana kadarki kısmını kâh eklenti paketleri, kâh alfa / beta sürecindeki yapımlar, kâh eski oyunlar ile geçirdim. Kısa kısa geçeyim mi? Okumaya devam et

FIFA 14 (İnceleme)

FIFA 14Eylül ayında paraya kıydınız, güzel güzel FIFA 14’ünüzü aldınız ama o da nesi? Kasım ayında yeni nesil konsollar çıktı, FIFA 14’ün de yeni nesil versiyonu çıktı, şanslı azınlıktan biri olup hem konsolu, hem de oyunu alınca Eylül ayındaki paralar çöpe gitti. Durun, üzmeyin kendinizi. Bunu bir fırsata dönüştürün, iyilik yapma şansını tepmeyin, eski nesil FIFA 14’ünüzü bir dostunuza hediye edin. Bunu yapmak çok mu zor? Okumaya devam et

FIFA 14 (İnceleme)

FIFA 14Yavaş yavaş Kasım 2013’e, yani sekizinci nesil konsolların evlerimizi işgal etmeye başlayacağı tarihe yaklaşıyoruz. Öyle bir süreç ki bu, bazı oyunları ikişer defa almamız gerekecek ve öyle oyunlar var ki bu süreçte, onları ikişer defa almaktan bir an olsun çekinmeyeceğiz. İşte o oyunlar biri de FIFA 14. Üstelik bırakın oyunu iki kez satın almayı, sırf dört – beş gün daha erken oynayabilmek için Early Access ücretini dahi ödemeyi göze alabiliyor insan ve bu ödemeyle başlayan süreçte kendini yeşil sahalara atıyor bir yıllık yeni kontratıyla… Okumaya devam et

Oyun dünyasında dubstep furyası

Çok değil, bundan maksimum altı ay önce merak saldım dubstep’e ve bugünkü modern halime  nasıl geldiğimi ben bile hatırlamıyorum. Hikayeye en baştan başlamak gerekirse benimle aynı dönemde doğup büyüyen herkes gibi 90’ların Türkçe pop şarkılarıyla başladım müzik dinlemeye, ardından yeni keşifler, yabancı şarkılara açılım süreci, halen sürmekte olan Oasis hayranlığı, Oasis vesilesiyle BritPop’a geçiş, herkes gibi bir dönem Metallica (Sadece Metallica, fazlası değil.), popüler MTV müziği ve hatta Eminem, yavaş yavaş elektronik müziğin keşfi,  İskandinav esintileri, post-rock ve daha neler neler… Altı ay önceyse (Aslında altı ay bile olmayabilir.) ne duydum, hangi şarkıyla başladım, şu an hatırlamıyorum ama başladım, sonra da keşfe daldım. GrooveShark ve Last.fm ile başlayan keşif süreci, çok “acayip” parçalara da götürdü beni, hastası olduğum parçalara da. Her dubstep dinleyicisi gibi Skrillex’i de buldum sonunda, herkesin bilmediği Bassnectar ve Datsik gibi isimleri de. Hal böyle olunca, dubstep’in varlığından haberdar bir bünye olarak, asıl merakım olan oyun dünyasında da algıda seçicilik baş gösterdi. Okumaya devam et

Hiç sanmazdım ama oldu: Bejeweled

Hangi oyunun ne zaman bağımlılık yapacağı belli olmaz. Bundan birkaç ay önce, evde geçirdiğim bir tam günü Rig ‘n’ Roll ve Euro Truck Simulator oynayarak geçirmiştim. Dünya üzerindeki yedi milyar insanın %99.99’u için “zaman öldürme” kalıbının tanımını oluşturan bu oyunlar, tüm gün boyunca beni oyalamış ve direksiyon sallamama vesile olmuştu. Bağımlılık seviyesine geldi mi? Hayır ama kıyısından da dönmedim değil. Son günlerdeyse ne FIFA 12, ne Battlefield 3, ne de başka bir oyun oynuyorum. Son bir haftanın yıldızı, beni kendine mecbur bırakan oyun Bejeweled oldu… Nasıl oldu, bunu nasıl becerdi, hala anlamış değilim ama iPhone’daki tek durağım Bejeweled. Birkaç gün için yapılan bedava kampanyasına katılayım dedim ve bir andan kendimi parıltılı taşları bir araya getirirken buldum. Okumaya devam et