Dream

Bundan yaklaşık bir yıl önce, yani askere gitmeden kısa bir süre önce, CNBC-e’de oldukça ilginç bir Uzak Doğu filmi izlemiştim. Filmde uzun süredir birlikte olan bir çift vardır. Her şey yolunda gibi görünürken sevgilisinin kendisinden sıkılmış olabileceğini düşünen kız, önce ortadan kaybolur, daha sonra ise estetik ameliyat sonucu tamamen değiştirdiği yeni yüzüyle sevgilisinin karşısına çıkar. Filmin bundan sonrasıysa tam bir karmaşa içinde geçer. Festivalin son gününde gittiğim Dream (Bi-mong) de aynı yönetmenin, Kim Ki-duk’un filmiydi.

Açıkçası bu detayı filme girerken unutmuş olmam lehime bir durumdu diyebilirim. Çünkü bu filmi, bir yıl kadar önce izlediğim Time’ın (Shi gan) yönetmeninin çektiğini bilmek beni büyük bir hayal kırıklığına itebilirdi. Dream’in ilk yarım saati, hatta 45 dakikası boyunca işler bir şekilde yolunda gitti ancak bir anda filmden sıkıldığımı fark ettim. Filmde gelişen olaylar, olayların gidişatı ve yan faktörler enerjimi gitgide düşürdü. Dakikalar ilerledikçe sıkıntım öylesine arttı ki kendimi bu filme “Hayatımda izlediğim en kötü film.” etiketi yapıştırmaya şartladım. Neticede film bitti, hayal kırıklığım, biraz da içimde yaşadığım tepkisel tavrım ile salondan ayrıldım. Bu sırada “Filme kitlendim.” diyerek beğenisini beyan eden bir bayana denk geldim ve kendisini içten içe kınadım; yuh! Dream, hayatımda izlediğim en kötü film değildi, bir an için abartmıştım belki ama yine de izlediğim en kötü filmlerden biri diyebilirim. “Festivalde izlediğim tek kötü film.” dersem havayı biraz daha yumuşatmış olurum sanırım.