Among the Sleep (İnceleme)

Ingaaa! Ingaaa!

Ingaaa! Ingaaa!

Sıradan bir öğleden sonraydı ama gözlerim bozulmuştu sanki. Etrafa bakmak istiyordum ama tek görebildiğim bulanık bir görüntüydü. Sonra fark ettim ki su içtiğim bardak suratıma yapışmış, su da bitmiş, şapsal şapsal bardağın içine bakıyorum. Annemin uyarısıyla kendime geldim, bardağı yere fırlattım çünkü masaya sakince koyacak kadar kontrol edemiyordum elimi, kolumu. İşin güzel tarafı, annem bana kızmamıştı çünkü doğum günümdü ve istediğimi yapma özgürlüğüne sahiptim. Ayrıca bir bebektim, ne var yani? Ardından hazırladığı yepyeni, mis gibi kekle geliverdi annem, üzerinde dört tanen mum… Yok, altı tane miydi? Belki de bir tane. Bilmiyorum, daha saymayı öğrenemedim ama pastadan bir dilim kesti annem, sonra da bir çatal aldı ve hemen yutuverdim lokmayı. Tam ikinci lokmayı yutacaktım ki kapı çaldı, anneme kal geldi, gitti, sesler yükseldi, bir hediyeyle gelip beni odama götürdü, paketi de açmadan beni oyun kafesime yerleştirip odayı terk etti. Bundan sonra ne mi oldu dersiniz? Tam bir kâbus! Okumaya devam et

Operasyon

Tom Clancy's Rainbow Six SiegeDirekt konuya giriyorum. Savaş içerikli shooter oyunları deli gibi satıyor, oynanıyor. Benim de yıllardır en çok oynadığım oyunları listelemem gerekirse ilk 10 sırada en az beş adet bu tip oyun vardır. Ne var ki bu oyunların birçoğu, sizin ilk 10 listeleriniz adına da konuşmam gerekirse paldır küldür yol aldığımız, kimi zaman Rambo gibi ilerlediğimiz oyunlar oluyor. Tamam, çoğu zaman tek başımıza değiliz, yanımızda yapay zekâ kontrolünde askerler, hatta timler var ama yine de birey olarak ilerleyip önümüze geleni indiriyoruz. Bazı oyunlarda da aksiyon dozajı daha düşük oluyor, gizlilik öğeleri devreye giriyor, kenardan kenardan ilerlemeye çalışıyoruz ama an geliyor, kendimizi tutamayıp yine tetikten çekmiyoruz parmağımızı. Okumaya devam et