Oyun dünyasında dubstep furyası

Çok değil, bundan maksimum altı ay önce merak saldım dubstep’e ve bugünkü modern halime  nasıl geldiğimi ben bile hatırlamıyorum. Hikayeye en baştan başlamak gerekirse benimle aynı dönemde doğup büyüyen herkes gibi 90’ların Türkçe pop şarkılarıyla başladım müzik dinlemeye, ardından yeni keşifler, yabancı şarkılara açılım süreci, halen sürmekte olan Oasis hayranlığı, Oasis vesilesiyle BritPop’a geçiş, herkes gibi bir dönem Metallica (Sadece Metallica, fazlası değil.), popüler MTV müziği ve hatta Eminem, yavaş yavaş elektronik müziğin keşfi,  İskandinav esintileri, post-rock ve daha neler neler… Altı ay önceyse (Aslında altı ay bile olmayabilir.) ne duydum, hangi şarkıyla başladım, şu an hatırlamıyorum ama başladım, sonra da keşfe daldım. GrooveShark ve Last.fm ile başlayan keşif süreci, çok “acayip” parçalara da götürdü beni, hastası olduğum parçalara da. Her dubstep dinleyicisi gibi Skrillex’i de buldum sonunda, herkesin bilmediği Bassnectar ve Datsik gibi isimleri de. Hal böyle olunca, dubstep’in varlığından haberdar bir bünye olarak, asıl merakım olan oyun dünyasında da algıda seçicilik baş gösterdi. Okumaya devam et